Depresyon

Depresyon toplumda oldukça yaygın görülen, kişinin günlük aktivitelerini yerine getirmesini engelleyecek kadar işlevselliği bozan, en az 2 hafta boyunca süreğen bir şekilde devam eden yoğun çökkünlük halidir.

Depresyondayken kişiler sanki üzerinde kara bulutlar varmış gibi hissedebilir ve hiç geçmeyecekmiş inancına kapılabilir. Ancak doğru zamanda uygulanan, doğru tedavi yöntemleri ile gökkuşağını görmek mümkündür.

Depresyon bir “akıl hastalığı” değil, en az iki hafta boyunca kişinin yoğun bir biçimde çökkün ve isteksiz hissetmesini sağlayan bir duygu durum bozukluğudur.

Hastaya bu sürecin tedavi edilebilir olduğunu ve zamanla düzelebilecek bir rahatsızlık olduğunu anlatmak çok önemlidir. Sakinliği korumak ve bu durumun yaşanılabilir bir süreç olduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Süreci “olağanlaştırmak” ve tedavi sonrasında bu hastalığı hiç yaşamamış birinden daha farklı bir yaşamının olmayacağını kişiye belirtmek faydalı olacaktır.

Psikoeğitim gibi hastalık hakkında bilgi sahibi olmayı amaçlayan faaliyetlere katılmak ve başka depresyon hastalarının da bulunduğu destek gruplarına dahil olmak yalnız olunmadığını bilmek adına büyük önem taşımaktadır.


Depresyonda olan kişiler güçlü olmak zorunda değildir. Yalnızca başa çıkabilme yollarını keşfetmesine yardımcı olun.


Depresyon sürecinde, hastaya destek olmak açısından aile üyeleri ve yakın arkadaşlar önemli bir rol oynamaktadırlar. Yakınınızda depresyon belirtileri gösteren birileri var ise onun için yapabileceğiniz en önemli yardım kişiyi izni dahilinde bir ruh sağlığı çalışanına yönlendirmeniz olacaktır. Bununla beraber;

  • Manevi olarak destek olmak
  • Dinlemek ve anlamaya çalışmak
  • Suçlayıcı ve yargılayıcı olmamak
  • İntihar söylemleri var ise bir uzmanla iş birliği kurmak
  • Sosyal aktiviteler konusunda teşvik edici olmak
  • Sabırlı olup, ısrarcı olmamaya özen göstermek, yakınınız için yapabileceğiniz en destekleyici davranışlar olacaktır.
Unutmayın ki tedavi zaman isteyen bir süreçtir; kişiye uygun olan tedavi ve destek ile yakınınız kendini daha iyi hissedecektir.

Tedaviye gelme ihtiyacından önce kişinin bu durumu kabul etmesi gerekmektedir. Böyle durumlarda tedaviye gidilmediği zaman oluşabilecek risklerden söz etmek ve tedaviye teşvik etmek çok önemlidir.

Böyle bir durumda öncelik hastanın ilaçlarını neden kullanmak istemediğini anlamak olmalıdır. Özellikle hastalığın ilk dönemlerinde ya da kişiye uygun ve doğru tedavinin bulunması sürecinde yaşanan güçlükler nedeniyle kişiler ilaçların kendisine iyi gelmediğini düşünebilir ve ilaçları bırakmak isteyebilir. Bazen de kişilerin artık iyi olduğunu, tedavinin yeterli olduğunu ve ilaçlara gerek kalmadığını düşünmesi de ilaçları bırakma konusunda önemli rol oynamaktadır.

Tüm bu nedenlerle başa çıkmak için kişinin doktorundan muhakkak destek alınmalı ve tüm süreçler paylaşılmalıdır. Tedavinin uzun soluklu bir süreç olduğu, zamanla kişi için en doğru tedavinin bulunabileceği unutulmamalıdır.

Koşullar ne olursa olsun, ilaç bırakma kararını kişinin takibini yapan doktoruyla birlikte alması önemlidir. Bu sayede kişiler doktoru tarafından ilaçları bırakmanın getireceği riskler hakkında tekrar bilgilendirilmiş olur ve tedaviyi sürdürme konusunda ikna edilmeleri mümkün olabilir.

Unutulmamalıdır ki tedavi edilmeyen depresyonun şiddeti artar, iyileşme süresi uzar, kişilerde öz bakım sorunları yaşanır, kişilerin işe-okula gitme hevesi azalır, süreç ağırlaşır ve yaşam kalitesi iyice bozulur. Kişiye bu ağırlaşan süreçlerden söz edip, uygun olarak düzenlenmiş ilaçlar ve psikoterapi ile yaşadığı bu durumu atlatabileceğini hatırlatmak önemlidir.

Tedavi edilmemiş depresyon; alkol-madde bağımlılığına, başka ruhsal bozukluklara ve bedensel hastalıklara zemin hazırlamakta, hastalığın kronikleşmesine sebep olabilmektedir.